BAYEZID

BAİAZET I.

FOURTH KING OF THE TURKS. A.o. 1390

c. 1730

Engraving with large margins. Plate 14,7 x 9,5 cm.

BAYEZID I (YILDIRIM) (C. 1360-1403), Sultan of the Ottoman Empire from 1389 to 1402 He was a fierce leader who conquered Bulgaria and northern Greece. In 1394, he laid siege to Constantinople, and in 1402 he was captured by Timur and the Ottoman Army was overpowered…

 

WHO IS BAYEZID?

Bayezid Khan, the fourth of the Ottoman Sultans, was born in 1360. His mother is Gülçiçek Hanım. Bayezid Khan, who received a good education since his childhood, spent his princely period in Kütahya. He participated in the Kosovo war with his father and took over the administration after his martyrdom.

Sultan Bayezid spent the first years of his reign (1389–1392) struggling for control of the principalities of Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları and Hamidoğulları and appointing his servants who had grown up in his own palace to govern them. Then he turned to the Balkans, which had been neglected while he was interested in Anatolia. It was not difficult to regain control of the local states in the Balkans, which were struggling among themselves. The struggle undertaken in this period ended with the defeat of the Crusader Army, consisting of the most powerful knights of Europe, in Nigbolu in 1396. The victory of Nigbolu not only consolidated the dominance of the Ottomans in the Balkans, but also increased the prestige of Sultan Bayezid in Islamic lands. After this victory, he began to be known as ‘Sultan’ in the Muslim geography. After this date, significant migrations from geographies such as Iran and Iraq to Anatolian Lands began to come under the rule of Sultan Bayezid.

Returning to Anatolia in 1399, Bayezid annexed the lands of Karaman and Kadi Burhaneddin and established a central empire stretching from the Taurus Mountains to the Danube.

 

Meanwhile, Timur (1335-1405), who had established a powerful empire extending to Central Asia and Persia; Before entering Anatolian lands, he had eliminated the last heirs of dynasties such as Chagatai, Harzemşah and Ilkhanid. Therefore, he considered himself the natural heir to these dynasties. By 1400, he turned to Anatolian lands and captured Sivas, the capital of the Kadi Burhaneddin State. Seeing this, the Turkmen Beys immediately went over to Timur’s side and sided with him.

The meeting of Sultan Bayezid and Timur was inevitable. Although these two great rulers, who claimed to be the leaders of the Turkic world, had different goals from each other, they had to fight each other.

While in this state, the armies of the two sides met on August 27, 1402 on the Çubuk Plain near Ankara. Timur’s army, which entered the war in a more advantageous position in terms of geography, was more numerous. Despite gaining the upper hand at the beginning of the battle, Bayezid lost the battle as a result of the defection of some Turkmen reserve forces and Serbian vassal forces to Timur’s side. The Ottoman Army was defeated and Bayezid was taken prisoner. The Sultan, who was exiled to Akşehir with his two sons, Şehzade Musa and Mustafa, died on March 9, 1403.

While Sultan Bayezid took the throne; He ascended the throne with the support of the devşirme elements against the prince Yakup, who was supported by the Turkmen beys. During his administration, the devşirme system was revived and Christian youth began to be trained not only as soldiers but also as Ottomans and administrators. In addition, his marriage to the daughter of the King of Serbia and his relatively good relations with the European principalities caused him to be accused of being under the influence of spolia elements.

Sultan Bayezid’s greatest ambition was undoubtedly to conquer Istanbul. For this, he built the Anatolian Fortress on the Bosphorus. Although he besieged Istanbul three times, threats from both the West and the East, on the other hand, the technical inadequacies to overcome the Istanbul fortresses and the influence of his foreign advisors deprived him of achieving this goal.

The expansion of the central treasury and important bureaucratic innovations in the fields of organization are the developments of this period. The earliest records of the Tahrir system belong to this period. During this period, many waqf properties in the possession of the ulama were transferred to the state power, and the servant system began to be widely implemented in the administration. In fact, there are records in old records that Bayezid punished the qadi who abused his duties very severely.

On the other hand, Sultan Bayezid was a very good administrator and soldier. He was given the nickname ‘Lightning’ because of his extremely fast action in the decisions and maneuvers he took against the enemies surrounding him in the West and East.

 

Bibliography

Inalcik, Khalil. (2008), Ottoman Empire Classical Age (1300–1600. S: 21-22. YKY, Istanbul.

Inalcik, Khalil. (2000), State, Law, Justice in the Ottoman Empire, p:31. Eren, Istanbul.

Shaw, Stanford. (1982), The Ottoman Empire and Modern Turkey, pp. 54–62. Istanbul

 

BAYEZID KİMDİR?

Osmanlı Sultanlarının dördüncüsü Bayezid Han 1360 yılında doğdu. Annesi Gülçiçek Hanım’dır. Çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim alan Bayezid Han, şehzadelik dönemini Kütahya’da geçirmiştir. Babası ile birlikte Kosova savaşına katılmış, onun şehit düşmesi ile idareyi eline almıştır.

Sultan Bayezid, hükümdarlığının ilk yıllarını (1389–1392) Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamidoğulları beyliklerini kontrol altına almak için mücadele ederek ve buraların yönetimine kendi sarayında yetişmiş kullarını atayarak geçirdi. Ardından kendisi Anadolu ile İlgilenirken ihmal edilmiş bulunan Balkanlara yöneldi. Kendi aralarında mücadele halinde olan Balkanlardaki yerel devletleri tekrar kontrol altına almak güç olmadı. Bu dönemde girişilen mücadele 1396’da Niğbolu’da Avrupa’nın en güçlü şövalyelerinden müteşekkil Haçlı Ordusunun yenilmesi ile son bulmuştur. Niğbolu Zaferi Osmanlıların Balkanlardaki hâkimiyetini pekiştirmekle kalmamış aynı zamanda, Sultan Bayezid’in İslam topraklarındaki itibarını da artırmıştır. Bu zaferden sonra Müslüman coğrafyada ‘Sultan’ olarak anılmaya başlanmıştır. Bu tarihten sonra İran, Irak gibi karışıklık içinde bulunan coğrafyalardan Anadolu Topraklarına, Sultan Bayezid’in idaresine girmek üzere önemli ölçüde göçler başlamıştır.

1399’da Anadolu’ya dönen Bayezid, Karaman ve Kadı Burhaneddin topraklarını ilhak ederek Toroslar’dan Tuna’ya kadar uzanan merkezi bir imparatorluk kurmuştur.

 

Bu arada Orta Asya ve İran’a uzanan güçlü bir imparatorluk kurmuş bulunan Timur(1335-1405); Anadolu topraklarına girmeden önce Çağatay, Harzemşah ve İlhanlı gibi hanedanların son varislerini de ortadan kaldırmış bulunmaktaydı. Bu nedenle kendisi bu hanedanların doğal varisi olarak görmekteydi. 1400 yılına gelindiğinde ise Anadolu topraklarına yönelerek Kadı Burhaneddin Devleti’nin başkenti olan Sivas’ı ele geçirdi. Bunu gören Türkmen Beyleri derhal Timur’un tarafına geçerek onun yanında yer aldılar.

Sultan Bayezid ve Timur’un karşılaşması kaçınılmazdı. Türk dünyasının lideri olma iddiasındaki bu iki büyük hükümdar her ne kadar birbirlerinden farklı hedeflere sahip olsalar da birbirleri ile mücadele etmeye mecbur kalmışlardı.

İşte bu halde iken iki tarafın ordusu 27 Ağustos 1402’de Ankara yakınlarında Çubuk Ovası’nda karşılaştılar. Coğrafya itibarıyla daha avantajlı bir konumda savaşa giren Timur’un ordusu daha kalabalıktı. Savaşın başında üstünlük sağlamasına rağmen, bazı Türkmen yedek kuvvetlerinin ve Sırp vasal kuvvetlerinin Timur’un tarafına geçmesi sonucunda Bayezid savaşı kaybetti. Osmanlı Ordusu yenildi ve Bayezid esir düştü. İki oğlu, Şehzade Musa ve Mustafa ile birlikte Akşehir’e sürgüne gönderilen Sultan 9 Mart 1403 tarihinde vefat etmiştir.

Sultan Bayezid tahta geçerken; Türkmen beylerinin desteklediği şehzade Yakup’a karşı devşirme unsurların desteğini alarak tahta çıkmıştır. Onun idaresi zamanında devşirme sistemi tekrar canlandırılmış ve Hıristiyan gençleri sadece bir asker olarak değil aynı zamanda bir Osmanlı ve idareci olarak da yetiştirilmeye başlanmıştır. Bunun yanında Sırbistan Kralı’nın kızı ile evlenmesi, Avrupalı prensliklerle nispeten iyi ilişkiler kurması, onun devşirme unsurların etkisinde kalmakla itham edilmesine sebep olmuştur.

Sultan Bayezid’in en büyük emeli şüphesiz İstanbul’u fethetmekti. Bunun için Boğaza Anadolu Hisarını yaptırmıştır. Üç defa İstanbul’u kuşatmasına rağmen hem Batıdan hem Doğudan gelen tehditler, diğer taraftan İstanbul kalelerini aşacak teknik yetersizlikler ve yabancı danışmanlarının etkisi, onu bu emeline kavuşmaktan mahrum bırakmıştır.

Merkezi hazinenin genişletilmesi, teşkilatlanma alanlarında önemli bürokratik yenilikler bu devire ait gelişmelerdir. Tahrir sistemine ait en eski kayıtlar bu döneme aittir. Ulemanın tasarrufundaki pek çok vakıf malı bu dönemde devlet erkine devredilmiş, idarede kul sistemi geniş ölçüde uygulanmaya başlamıştır. Hatta eski kayıtlarda, Bayezid’in, görevlerini suistimal eden kadıları çok şiddetli bir biçimde cezalandırdığına dair kayıtlar da bulunmaktadır.

Diğer taraftan Sultan Bayezid, oldukça iyi bir idareci ve askerdir. Batıda ve Doğuda etrafını kuşatan düşmanlarına karşı aldığı kararlarda ve manevralarda son derece hızlı hareket etmesinden dolayı kendisine ‘Yıldırım’ lakabı verilmiştir.

 

Kaynakça

İnalcık, Halil. (2008), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600. S: 21-22. YKY , İstanbul.

İnalcık, Halil. (2000), Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, S:31. Eren, İstanbul.

Shaw, Standford. (1982),  Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s: 54–62. e yay. İstanbul

$ 400,00

SKUOP210305 Categories,
Close
Description
....
Close
Close
Sign in
Close
Cart (0)

No products in the cart. No products in the cart.



Currency
Language